27 Kasım 2015 Cuma

Bir reklam, bir diktatörü devirmeye yeter mi?: İlham verici, gerçek bir hikaye

Siyaset uzun yıllardır reklam stratejileriyle birlikte çalışıyor. Seçimlerin hemen ardından partilerin siyasal iletişim politikaları tartışılıyor. Hatta günümüzde, liderlerin ardından en kritik ikinci pozisyonun, politikaları halkla götüren iletişim ve reklam uzmanlarına ait olduğu kabul ediliyor. Peki yalnızca bir reklam bir diktatörü devirmeye yeter mi?
Bir reklam, Bir reklam

Ülkenin %35’i bir şeylerin değişeceğine inanmıyor ya da korkuyordu. Muhalefet, propagandanın en önemli ayağı televizyon yayını olduğu için siyasal iletişim ve reklam alanında profesyonel isimler aramaya başladı. Birçok isim, para ve çalışma koşullarını dinlemeden, yalnızca Pinochet’ye rakip olduğu için muhalifleri reddetmişti. Pinochet’in iktidarı boyunca 2.279 kişi siyasi sebeplerle öldürüldü. Binlerce insan kayboldu. 3 binin üzerinde insan sürgün edildi. Kısaca reklamcıların kapıyı muhaliflerin suratına kapatmak için haklı tonlarca gerekçesi vardı.
Teklifi genç bir reklamcı olan Rene Saveedra bir aile dostunun da etkisiyle kabul etti. Partilerin önerdiği taslak, Pinochet döneminde siyasi sebepler yüzünden öldürülen, kaybolan ve sürgün edilen binlerce insan hakkındaydı. Basına sansür uygulanıyordu, halk haberlerin çoğuna erişemiyordu. Saavedra ise bu reklamı izledikten sonra insanlarda umutsuzluğun ve korkunun artacağını; sonuç olarak halkın sandığa gitmeyeceğini düşünüyordu.
Saavedra insanların neye ilgi gösterdiğini; hangi sözcüğün nasıl bir etki yaratacağını siyasilerden iyi biliyordu. Kendi planının uygulanmasını istedi ve çalışmalar başladı. Bir hafta sonra, Saveedragökkuşağı ile kaplı bir “NO” logosu tasarlamıştı. Reklamda renkli kıyafetler giyen güler yüzlü onlarca insan şarkılar söyleyip dans ediyordu. Reklamın fonunda ise, tempolu alkışlarla bir pop şarkısı nakaratını andıran “Mutlu Günler Çok Yakın Şili!” sözleri yükseliyordu.

Gösteri bittiğinde hakaretler ve küfürler ile salonu terk edenler oldu. Tepkiler hemen hemen aynıydı:“Bu kahkahalar da ne demek oluyor? Neyi böylesine coşkuyla kutluyorlar? Danimarka’dan mı getirdin bunca mutlu insanı?”
Saveedra tepkilerin ardından, reklamı anlatmaya başladı. İnsanlar televizyonda mutlu anlar görmek istiyordu; reklamı bu nedenle tasarladığını söyledi. Gökkuşağı, bu seçimde bir arada olan 17 partiyi temsil ediyordu. Kırmızı sosyalistlerin rengiydi; mavi ülkenin en önemli partilerinden Hristiyan Demokratlara aitti. Eğlenen insanların hepsi Şili vatandaşıydı. Reklamdaki huzur, barış ve kardeşlik; Pinochet, askerleri ve kanlı rejimi ülkeyi terk ettiğinde, yaşanacaklardı.
Reklam ülkenin tamamını etkisi altına aldı. Pinochet hükümeti, propaganda saatlerini değiştirdi; artık reklamlar gece yayınlanacaktı. Bu sırada ikinci reklam filmi için çalışmalar başladı. Bu kez sanatçılar, sporcular reklamda yer almak için can atıyordu. Saveedra ilginç bir şarkıyla, alıcıyı harekete geçiriyordu: “Hayır, katlanamıyorum. Hayır, beğenmiyorum. Hayır, onu görmek dahi istemiyorum!”
Seçim akşamı, sayım sırasında elektrik kesintileri yaşanıyordu. Nihai sonuçlar bir türlü açıklanmıyordu. İlerleyen saatlerde Pinochet, tüm generalleri acil koduyla Başkanlık Sarayı’na çağırdı. Açıkça görünen o ki, bir şeyler ters gidiyordu. Şili, sonuçları gece yarısı Başkanlık Sarayı yolunda bir genarele uzatılan mikrofonla öğrendi: “HAYIR kazandı!”
General haklıydı: “NO” yüzde 54.81‘e karşı yüzde 43.67 ile kazanmıştı. Şili 1973’te darbeyle ülkenin başına gelen ve binlerce insanın ölümünden sorumlu, on binlerce insan hakkı ihlaliyle anılan Agusto Pinochet’yi seçimle devirmeyi başarmıştı. Doğru reklam diktatörün sonu oldu.
Bir reklam
Konuyla ilgili, Pablo Larraín’in yönetmenliğini yaptığı 2012 yapımı bir film de var: “No”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder